ÇOK GEÇ OLMADAN



ÇOK GEÇ OLMADAN

Kerem otuzlu yaşlarının ortasında, kariyerinin zirvesinde bir adamdı.

Üniversiteden mezun olur olmaz “Hayatımın aşkı” dediği Aslı ile evlenmişti. Aslı ile Kerem tıpkı aşk hikayelerinde olduğu gibi çok mutlulardı. Mutlulukları, ilk çocukları Ayşe’nin doğması ile artmıştı. Mutlulukları artmıştı artmasına ama… Kerem’in evin artan masraflarına yetişmek için, iş temposu da artmıştı. Bu durum Aslı’yı üzdüğü gibi, Kerem’i de etkiliyordu.

Pazar sabahları birlikte yaptıkları kahvaltıları artık yapamaz olmuşlardı... El ele sahilde yürümeyeli o kadar uzun zaman olmuştu ki… Kerem artık çok sevdiği kızını bile, gece uyurken sever hale gelmişti. Biricik kızının büyümesini izleyecek zamanı yoktu. Onun için güzel bir gelecek hayal ediyordu. Ancak bunun için çok çalışması gerekiyordu.

Aslı ise birlikte okul hayatı olan eşini tanıyamıyordu. Okul yıllarında hiç böyle hayaller kurmamışlardı. Kerem, Aslı için her fırsatı değerlendirir, ders aralarında bile birlikte vakit geçirirlerdi. Şimdilerde Kerem’e telefonla bile ulaşmak mümkün değildi. O kadar yoğundu ki, kızı ile iş yerine Kerem’i ziyarete gittiğinde bile görüşemiyorlardı. Kerem’in bütün hayatı işi olmuştu…

Bir gün, bir sabah...

Kerem bir hız ile yataktan fırladı. O gün önemli bir iş toplantısı vardı. Projesini mutlaka kabul ettirmeliydi. Son hazırlıklarını kontrol etti. Özel günler için aldığı takım elbisesini giyindi. Kravatını itina ile düzeltti. Aslı öylece arkasından bakakaldı… Kerem’in hızına ve iş temposuna yetişmek mümkün değildi. O gün evlilik yıldönümleriydi ve Aslı çok özel bir kahvaltı hazırlamıştı…

Kerem nihayet toplantıya yetişmiş, gergin geçen dakikalar sonrası projeyi kabul ettirmişti. Başarmanın mutluluğu ile tekrar başka işe koyulmuştu. Nefes alacak zamanı yoktu…

Okul yıllarında bir hocasının en sevdiği sözünü çerçeveletmiş, ofisteki çalışma masasının yanında, sürekli görebileceği bir yere yerleştirmişti.

“Asla pes etme! Kazanmalısın, kaybetme şansın yok”.

Sonra yazının hemen yanında ki Aslı ile olan düğün fotoğrafına baktı. Sabah karısı bir şeyler söyleyecekti. Ancak o kadar acelesi vardı ki Kerem, karısına zaman ayıramamıştı. Hazır fırsat varken, Aslı’yı aradı. Ne diyecekti acaba? Aslı açmadı telefonunu…Kerem nasılsa aradığımı görünce beni arar düşüncesiyle, bilgisayarının başına geri döndü. Kapanan bilgisayarını açmak için şifreyi girerken, 199* Şifreyi girerken hatırladı. Bilgisayarının şifresini unutmamak için evlilik yıldönümlerinin tarihini girmişti. Evet, evet Aslı sabah bunu söyleyecek olmalıydı…Nasılda unutmuştu…

Bugün projesini de kabul ettirdiğine göre, artık evine karısına, biricik kızına gidebilirdi. Eve giderken Aslı’nın sevdiği kır çiçeklerinden de aldı. Aslı’nın çiçekleri görünce yüzünde oluşacak sevinç ifadesi geldi gözünün önüne… Çok seviyordu karısını Kerem…Kızını da unutmamıştı. En sevdiği pastayı aldı eve yaklaşırken, yol boyunca düşündüklerini zihninde derledi. O kadar uzun zamandır ailece zaman geçirmemişlerdi ki… Evet Kerem çok kısa sürede ailesinin tüm ihtiyaçlarının fazlasını kazanmıştı. Kızının geleceği için hayal ettiği bir çok şeyi şimdiden sağlamıştı. Karşılığında feda ettiği şey çok değerliydi. Kızının ilk iki yılını, nasıl büyüdüğünü fark edememişti… Burnunun direğinde hissettiği acıyı fark ettiğinde, sebebini anlamaya çalıştı. Erkek olarak çalışmaktan başka seçeneği yoktu. Ailesine hak ettiği geleceği ancak böyle sunabilirdi. “Tekrar iki yıl öncesine dönsem, yine aynı şeyi yapardım” dedi kendi kendine… "Ah birde aileme biraz daha zaman ayırabilsem…" cümlesi de ek olmuştu cümlesine…

Taksitleri henüz biten arabasını özen ile evlerinin otoparkında kendileri için ayrılan alana park etti. Karısı ve kızı için  aldığı hediyeleri yüklendi, asansöre bindi. Son derece güzel olan evlerinin kapısının önüne geldi. Kapıyı çaldı, çaldı… Kapı açılmıyordu. Anahtarını aradı… Bulamadı… İçerden ses de gelmiyordu. Aslı’sını arayan Kerem bir türlü ulaşamıyordu…

Sabah projemi kabul ettiremezsem korkusuyla çıktığı evinin kapısında, şimdi karısı ve kızına bir şey olmuş olma ihtimalinin korkusu vardı. Kerem ne yapacağını bilmeden öylece kalakalmıştı. Yan komşularının kapısını çaldı. Onlarda evde yoktu. Kerem artık çaresiz, kapılarının önünde öylece yığılıp kalmıştı. O sırada asansörün açılan kapısının sesini duydu, asansöre baktı…

“Baba……”


İnsan azim ile hırsı karıştırır.

İnsanoğlu bu hayatta ister. Güzel bir ev ister, yeni bir araba ister. Evlensin, çocuğu olsun, iyi bir işi olsun ister… İnsan ister. İstediği herşey bir sonuçtur aslında. Mesele o sonuca giderken insanın yaptıklarıdır.

Çocukların masallarındaki gibi bir dünyada yaşasaydı insan, istediği ev, bir sihirli değnek ile bir anda sunulurdu ona... Oysa insanın isteği ne olursa olsun, çalışmak, uğraşmak zorunda… İşte istediği sonuca giderken insan, burada yanılır. Sonuca giderken, gözü başka hiç birşey görmeyebilir. Aile, arkadaş, sosyal hayat, sağlık… Hiç birinin önemsemeyebilir.

Mesele sonuca giderken keyif alabilmektir aslında... Üniversite sınavına hazırlanan bir öğrencinin durumu gibi… Eğer sebeplere odaklanır ise öğrenci, üniversite yıllarından çok, sınava hazırlandığı zamanı hatırlar. Çünkü istediği sonuç için çalışmaktan keyif almıştır.

“Ne güzeldi…” ile başlayan cümleleri vardır. Çünkü sebepleri güzeldir. Sonuç çok önemli değildir.

Üniversite sınavının sonucu ile ilgili seçeneği olanın, sebepleri güzel olur. Yani üniversite ile ilgili tek seçeneği olanın gözü o sonuç ilei ilgili isteğinden başka bir şey görmez.

Bu durum tıpkı şuna benzer. Bir yerden bir yere giderken, varılacak yolun sonuna bakan kişi yolda hiç bir şey görmez. Zıddında ise, yolun sonuna konsantre olmasına rağmen geçtiği yoldaki ağaçlara, gökyüzüne bakabilen hem yolun sonunu hem yolu görür.

İnsan yolun sonunda ne olduğunu bildikten sonra, yolculuğun keyfini çıkardığı zaman azimli bir insan olabilir.

Peki o zaman hangisinin önemi kalır?

Yol arkadaşı mı?

Yolcu olmak mı?

Yolun sonu mu?

Yoksa yolculuk mu…


***

Deneyimsel Tasarım Öğretisi geçmiş deneyimlerden yola çıkarak, geleceğimizi tasarlamaya yönelik stratejiler üreten bir bilgi topluluğudur.

İnsanın daha mutlu, daha başarılı, daha iyi ilişkilerinin olması için yöntemler sunar.

"Kim Kimdirile başlayan, "İlişkilerde Ustalıkve "Başarı Psikolojisi" ile devam eden programları insanların kendi dünlerine göre daha mutlu ve daha başarılı olmalarına
katkı sağlar.


***

"Milyarlarca insan içinde,
'bir’ kişinin ne önemli olabilir ki?
Bunun cevabını, o 'bir' kişiye sorun!"
Yahya Hamurcu

Yorumlar

  1. Ailede ortak hedeflerin, ortak tüketimlerin olması gerekiyorki bağlar güçlensin, yoksa yol arkadaşın ev arkadaşın oluyor…

    YanıtlaSil
  2. Teşekkür ediyorum. Çok güzel bir yazı olmuş…

    YanıtlaSil
  3. Mesele sonuca giderken keyif alabilmektir aslında..

    YanıtlaSil
  4. Azim ile hırsı ayrıştırmak....

    YanıtlaSil

Yorum Gönder