DUYGU...

DUYGU...

Gökyüzünü izlerken gün batımı saati yine yaklaşmıştı. Hastane yatağını yükselterek, kendini biraz daha camdan dışarıyı görebilecek hale getirdi. Bundan önce izlediği yüzlerce gün batımı gözünün önüne geldi. O renkler, tonlar, kızıllar, sarılar… En unutamadıkları ise deniz kenarında olanlardı. Ufuk çizgisiyle buluşan güneşin batışını hatırladı. Bir defasında dağda da izlemişti. O görüntü geldi gözünün önüne... Ama şimdi, bulunduğu hastanenin camından dışarıyı izlerken gün batımının farklı bir şeklini keşfetti. Bundan öncekiler hep keyifliydi. Sevdikleriyle birlikte sağlıklı ve mutlu izlenen gün batımlarıydı. Yani, kendisine mutluluk ve sevinç verirdi. Oysa şimdi... Sevdikleri yanında değildi, yapayalnız bir hastane yatağında yine gün batımını izliyordu. Ancak daha önce içinde hissettiği duygularla şimdikiler aynı değildi…

Ne çok özlemişti evini. Hastanede kalma süresinin onuncu gününde artık evi burnunda tütüyordu. Evinin kokusunu özlemişti. Hastanenin ilaç kokusu bile evini unutturamıyordu. Eşinin hastaneye getirdiği yeni kıyafetlerde evinin kokusu vardı. Eliyle geceliğini yakasını kendine doğru yaklaştırdı, kokuyu içine çekti… "Ahhh, evim..." diyebildi.

Eşiyle yıllarca çalışıp azimlerinin sonucu olarak o evi satın almışlardı. Sonra çocuklarını düşündü. Bir de onlarla bu süreçte ilgilenen babaannelerini ve dedelerini... Onlar da çok yorulmuşlardı. Çocuklarını da çok özlemişti; henüz çok küçüktüler. Aysel’in oğlu sekiz, kızı altı yaşındaydı. Bir an önce iyileşip eve dönmesi gerekiyordu. Oysa doktorlar hiç ümit verici konuşmuyorlardı. Gün batarken Aysel’in de ümitleri batıyordu.

Tam o sırada hastanenin akşam ziyaret saati başlamıştı. İmdadına eşi yetişmişti. Yine gülümseyerek kapıda beliren biricik eşine nasıl da sıcacık sarılmıştı. Aysel’in içi yeniden ümit dolmuştu. Onca hüznü bırakıp o da eşine sarıldı.

Eşi, bir sonraki yaz için tatil planlarını anlatırken Aysel'in içi yaşama sevinci dolmuştu. Hep böyle hasta kalamazdı ya; elbet bir gün toparlanacaktı. Çocukların komik hallerini dinledi eşinden. Eşi çocukları anlatırken bir yandan da canlandırmalarını yapıyordu. Aysel o kadar çok gülmüştü ki, özellikle kızının dedesiyle olan sohbeti onu çok eğlendirmişti. Çok mutluydu şimdi Aysel… Sanki az önce gün batımını izlerken hüzünlenen kendisi değil gibiydi. Ancak akşam ziyareti sadece bir saatti ve hastanenin duyuru sistemi ziyaret saatinin bittiğini haber veriyordu. Aysel’in içi yine hüzün doldu. Eşi alnından öptü, veda etti ve gitti. Derken hemşire geldi... Akşam ilaç saati gelmişti. Hemşireye baktı, gözlerinin içi parlıyordu. Parmağındaki yüzüğü fark etti.

 - "Aa, Gülay hemşire, yoksa..."

- "Ee, evet Aysel Hanım, dün akşam nişanlandım. O sebeple üç gündür yoktum. Yaza düğünümüz var inşaALLAH," dedi.

Aysel birden düşünmeye başladı. İnsan, duyguları ile yaşayan bir canlıydı ve duyguları sürekli değişiyordu.

Peki ama nasıl?


İnsan, aklı olduğu kadar duyguları da olan bir canlıdır. Aslında kişiler, olaylar, eşyalar, durumlar nötrdür. İnsan ise kendisine hissettirdiklerine göre anlam yükler, duygu katar. Gün batımına bile. Kimine ailesiyle çıktığı tatildeki gün batımı kendini iyi hissettirir, hastane odasındaki değil. Çünkü sevdikleri yanında değildir. Kimi de kendi başına olmaktan keyif alır. İnsan olaylara yüklediği anlama göre duygularını belirler, hissettiklerine göre yaşar. Aynı yemeği yiyen insanların aynı tadı almaması gibi… Birinin keyifle yediği, haz veren yemeği diğeri lezzetsiz bulur, yemek istemez. Oysa yemek aynı yemektir; sadece kişinin yemeğe yüklediği anlam farklıdır. Bazı insanlar kişiye keyif verirken, bazıları keyif vermez.

Nasıl olur da insanlar aynı olaylara aynı tepkileri vermezler?

Çünkü insanın duyguları vardır.

Duygu, haz ve acıdan oluşur.

Bazı insanlar için duyguları önemli iken, bazıları için aklı önemlidir.

Peki o zaman bu insanlar kimdir?


***

Deneyimsel Tasarım Öğretisi geçmiş deneyimlerden yola çıkarak, geleceğimizi tasarlamaya yönelik stratejiler üreten bir bilgi topluluğudur.

İnsanın daha mutlu, daha başarılı, daha iyi ilişkilerinin olması için yöntemler sunar.

"Kim Kimdirile başlayan, "İlişkilerde Ustalıkve "Başarı Psikolojisi" ile devam eden programları insanların kendi dünlerine göre daha mutlu ve daha başarılı olmalarına katkı sağlar.

***

"Milyarlarca insan içinde,
'bir’ kişinin ne önemli olabilir ki?
Bunun cevabını, o 'bir' kişiye sorun!"

Yahya Hamurcu

Yorumlar

  1. İnsanoğlu.. iyi ki duygularımız var. Yoksa robot gibi olurduk. Tadımız olmazdı bu hayatta...

    YanıtlaSil
  2. Emeğininize emeğinize yüreğinize sağlık

    YanıtlaSil

Yorum Gönder