GÖRÜNMEK İSTERKEN KAYBOLMAK


 

Yüzüne vuran güneş ile gözlerini açtı, yatağından doğruldu ve gölgesinin duvara yansımasına odaklandı.

Bir elini indirip diğerini kaldırarak küçük küçük hareketlerle dans ediyordu. “Ne kadar güzel görünüyor.” diye içinden geçirdi, yüzünde beliren tebessüm ile. İçeriden gelen, çay kaşığının bardaktaki sesiyle de ritim tutuyordu. İçi içine sığmıyordu. Camı açtı, gözlerini kapatıp bir süre hayallere daldı, rüzgârı teninde hissederken. 

Şu aralar Derya kendini bulutların üzerinde zannediyordu. İşte sonunda çok istediği düğün olacak ve Osman ile evleneceklerdi. Bugün de mobilya bakmaya gideceklerdi. Aheste aheste hazırlandı ve bir yudum çay ve eline aldığı bir pişiden sonra evden çıktı. Annesinin “Kızım kahvaltını edip öyle çıksana!” demesine aldırış etmeden.

“Yok annecim yok bu bana yeter, çok heyecanlıyım bir an önce gidip bakmak istiyorum.”

Saat 09:00’da Osman evin önünden onu alacaktı, öyle anlaşmışlardı. 10 dakika geçtikten sonra aradı ve “Osman geliyor musun, neredesin?” dediğinde Osman’ın uykulu sesiyle karşılaştı.

“Nasıl yani Osman daha uyanmadın mı? Ne mi oldu? Bugün mobilya bakmaya gidecektik ya!”

Osman Derya kadar heyecanlı olmasa gerek ki henüz hala yatağında ve Derya ile buluşacağını unutmuştu. Bir hışımla yatağından doğruldu ve üzerine ne giydiğini bilemeden hızlıca hazırlanıp çıktı. Yarım saat sonunda Derya’yı almaya gelebildi.

Olsun Derya için önemi yoktu. Osman için yarım saat değil 2 saat bile beklerdi. Yeter ki yanında olsundu. Peki ya Osman? O da gerçekten bu kadar Derya ile aile olmayı bu kadar önemsiyor muydu?

O koltuktan bir diğerine oturan, gördüğü, beğendiği her şeyin fiyatını soran Derya’nın ağzı kulaklarındaydı. Evinde hayal ediyordu bütün eşyaları. 

“Buna ne diyorsun Osman?” diye seslendi. Ama Osman görmüyordu bile çünkü telefonda oyunun en heyecanlı yerindeydi. 

“Hııı? Evet evet güzel.” diye geçiştirdi. Derya aklından, “Osman’dan başka kimseyle bu evde oturmayı hayal bile edemem.” diye zihninden baloncuklar geçirmeye devam etsin, Osman da telefonunda balon patlatmaya.

İyi ama bu işte bir terslik yok muydu?

Birlikte oturmayacaklar mıydı bu evde?

Neden Derya mobilyalara tek başına karar veriyordu?

Osman bu işin neresindeydi?

Bugün bir sorun olsa, biri ayrılalım dese hangisi vazgeçebilirdi, hangisi vazgeçemezdi?

Özgür müydü mesela Derya?

Bir insan bir insan için “O olmadan yapamam.” “Onsuz bir hayat düşünemem.” diyebilir miydi?

Diyorsa da ne kadar özgürlükten bahsedilebilirdi?

Bazen insan hiç farkında olmadan bağımlı hale gelirdi bir insana, adına da ‘çok sevmek’ diyebilirdi. 

Oysa bu muydu sevmek? İnsan, vazgeçemediği yerde sevgiden nasıl bahsedebilirdi?

Akşam eve geldiğinde heyecanlı heyecanlı annesine aldığı mobilyaları göstermişti. Annesi “Kızım biraz hızlı ilerlemiyor musunuz? Daha tanışalı ne kadar zaman oldu… Bu kadar kısa sürede bütün bunların olması normal mi?” dediyse de Derya “Ben hayatımın aşkını buldum anne. O çok iyi bir insan ve beni çok seviyor.” diye karşılık vermişti ve annesinin söylediklerinden hiç etkilenmemişti, belki de duymamıştı bile.

Böyle olmuyor muydu bazen? “Aşkın gözü kördür.” Dedikleri belki de tam olarak böyle bir şeydi. Çünkü böyle düşünen tek insan annesi değildi. Kız kardeşi de Derya’ya daha önce “Abla kusura bakma ama hayallerde yaşıyorsun. Hiçbir şey senin gördüğün ve hissettiğin gibi değil. Sen sadece kendini kandırıyorsun. Adam sana sadece bakıyor, seni görmüyor. Sen bu kadar çabalamasan onun evlenmek gibi bir niyeti dahi yok.” demişti.

Peki Derya bu noktaya nasıl gelmişti?

Nasıl oluyor da başkalarının gördüklerini o göremiyordu?

Osman günde bir defa ya arar ya aramazken Derya onu sürekli arardı. Osman için ne sıklıkla görüştüklerinin önemi olmazken Derya her fırsatta ilçeden merkeze geldiğinde Osman’ın yanına uğrardı. Derya’nın sıklıkla “Osman’a bu kazak çok yakışır, şu kitabı çok sever, şu bardağın üzerine resmimizi bastırayım ofiste kullanır.” diye özenle seçtiği hediyelere karşılık Osman bazen özel günlerde bile Derya’yı hatırlamaz, hediye almazdı. İyi ama bu ilişkinin bir dengesi olması gerekmiyor muydu? Oysa başta her şey tam da olması gerektiği gibiydi. Derya’nın “Daha fazla sevsin, daha fazla ilgi göstersin.” diye farkında olmadan ilişkiyi getirdiği nokta işte bu olmuştu. O baştaki bütün dengeler bozulmuş, Derya daha fazla görüneyim derken aslında silikleşmişti Osman’ın gözünde.

İlişki dengesi diye bir şey vardı hayatta. Derya bunu henüz anlamamıştı fakat çok da uzun sürmezdi fark etmesi…

 ***

Deneyimsel Tasarım Öğretisi geçmiş deneyimlerden yola çıkarak, geleceğimizi tasarlamaya yönelik stratejiler üreten bir bilgi topluluğudur.

İnsanın daha mutlu, daha başarılı, daha iyi ilişkilerinin olması için yöntemler sunar.

"Kim Kimdir" ile başlayan"İlişkilerde Ustalık" ve "Başarı Psikolojisi" ile devam eden programları insanların kendi dünlerine göre daha mutlu ve daha başarılı olmalarına katkı sağlar.

***

"Milyarlarca insan içinde,
'bir’ kişinin ne önemli olabilir ki?
Bunun cevabını, o 'bir' kişiye sorun!"
Yahya Hamurcu

***

Yorumlar