Karadeniz’in gri sabahlarından biriydi. Yağmur yağmıyordu ama serin bir hava vardı. Parçalı bulutlu dedikleri böyle bir hava oluyordu herhalde. Gülnaz o gün yine erkenden uyandı, kızlarını okula hazırladı. Sonra apar topar eve şöyle bir çeki düzen verip dükkânına gitti.
Okula vardıklarında onları rehberlik öğretmeni karşıladı ve toplantı odasına aldı. Sonrasında branş öğretmenleri de gelmeye başladılar. Toplantı konusu, Cansu’nun yaşıtlarından biraz daha önde olduğu bir alan varsa onu yetiştirmek için ek ders açılıp açılmayacağıydı. Fen Bilgisi öğretmeni gezegenlerle ilgili bir ödev verdiğini ve Cansu’nun o ödevi çok ileri taşıyacak bir performans sergilediğini söyledi.
Cansu, el becerisi yüksek bir çocuktu ve uygulamalı olan ödevlerde genelde başarılı olurdu. Tabi Gülnaz kızının başarısıyla gurur duydu. Türkçe öğretmeni yaşıtlarına göre bir fark görmediğini bu sebeple ek derse gerek olmadığını söyledi. Bunlar konuşulurken nasıl olduysa konu Cansu’nun çekingen bir çocuk olmasına geldi. Öğretmenlerden biri “Çekingen bir çocuk, çok diyalog kurmuyor.” dedi. Ötekisi bunun ileride iş hayatında problem olabileceğini söyledi. Başka bir öğretmen “Bu çocuk çok konuşmuyor ama söylenileni çok iyi anlıyor ve ona göre hareket ediyor.” dedi. Bütün bunlar konuşulurken Gülnaz biraz gerildi. Çünkü küçük kızı Canan doğduğundan beri dışarıdan sürekli bir kıyaslama oluyordu. “Canan Cansu gibi değil, ne kadar sevecen bir çocuk, bak ne kadar sıcakkanlı, güleryüzlü...” Sürekli bunları duya duya zaten bir hassasiyet oluşmuştu. Şimdi kızıyla ilgili başarısından bahsedilecekken konu ne ara yine aynı mevzulara gelmişti.
Öğretmenlerden biri önceden babayı tanıyordu. Cansu’nun babasına benzediğini söyledi ki zaten bu da Gülnaz’ın çokça duyduğu bir şeydi. Babasının da çok konuşmayan, konuştuğunda da yavaş yavaş konuşan bir yapısı vardı. Daha ağır hareket eden, dışarıdan soğuk görünen biriydi. Aslında okul hayatında da o da kızıyla benzer şeyler yaşamıştı. Uygulamalı derslerde başarılıydı ama diğer derslerde oldukça zorlanıyordu. Ama okulu bitirip iş hayatına başladığında çok başarılı bir diş hekimi olmuştu. Harika işler çıkarıyordu. Zamanla yönetici bile olmuştu. Çok konuşmaz ama ihtiyacı çok iyi algılardı.
Peki, sessiz sakin olmak doğru ilişki kuramamak demek miydi? Bu insanlar hayatta başarısız mı olurdu? Başarılı olmak için çok enerjik, hareketli ve çok iletişim kuran mı olmak gerekirdi? O zaman hareketli, çok akıcı konuşan, çok eğlenceli, sıcakkanlı insanların hepsi çok başarılı bir iletişim mi kuruyorlardı?
İnsanlar yaratılışta farklı farklı davranış modelleriyle dünyaya gelir. Kimi konuşmayı çok severken kimi az ama öz konuşur, fazla kelime kullanmaya ihtiyaç duymaz. Kiminin kelimelerle pek derdi olmaz, hayatında hareket, hız olsun ister. Kimi yavaş hareket ederken kimi hızlı hareket eder.
Birbirinden farklı olan insanlar hayatı algılarken ve aktarırken de farklılık gösterir. Dolayısıyla eğitim hayatındaki algılamaları da farklıdır. Sadece eğitim değil; alışveriş şekilleri, olaylardan etkilenmeleri, oturuşları, kalkışları, verdikleri tepkiler, hatta bakışları bile birbirinden farklı olur. İnsan bu başkalıkları anlayamadığında ise karşısındakini ya değiştirmeye ya da eleştirmeye başlarken bulur kendini. Oysa her insan farklı mizaçta, yaratılışta gelir dünyaya. Biri diğerine üstün değildir. Hepsi hayatın içindeki farklı renk, koku ve dokular gibidir.
Bir kahvaltı masasında sadece zeytin olması o kahvaltıyı ne kadar zenginleştirir? En zengin kahvaltı farklı çeşitlerin bir arada olduğu bir kahvaltı değil midir? Dolayısıyla aslında birbirimizden farklı olmamız da bir zenginliktir. İnsan kendinden farklı mizaçta insanlarla vakit geçirmeye başladığında kendisi de zenginleşmeye başlar.
Şimdi tekrar durup çevremize baktığımızda; bu farklılıkları kabul edip hayatımızı zenginleştirmeli mi, yoksa sadece kendimize benzeyen insanlarla ilişki kurup aynı mı kalmalı?
***
Deneyimsel Tasarım Öğretisi geçmiş deneyimlerden yola çıkarak, geleceğimizi tasarlamaya yönelik stratejiler üreten bir bilgi topluluğudur.
İnsanın daha mutlu, daha başarılı, daha iyi ilişkilerinin olması için yöntemler sunar.
"Kim Kimdir" ile başlayan, "İlişkilerde Ustalık" ve "Başarı Psikolojisi" ile devam eden programları insanların kendi dünlerine göre daha mutlu ve daha başarılı olmalarına katkı sağlar.
***
Bunun cevabını, o 'bir' kişiye sorun!"
Yahya Hamurcu

Yorumlar
Yorum Gönder