NEDEN CANLI DEĞİL DE TUTKULU?

Son zamanlarda hayatımda odaklandığım farklı alanlar olmuştu. Böylelikle de hayatımda köklü değişiklikler yapmıştım. Koşuşturma, yoğunluk derken insan böyle zamanlarda en çok da kendisini ihmal ediyordu. Bende bu hengamenin içinde herkes gibi kendimi ihmal etmiştim. İşlerimi biraz toparladıktan sonra “şimdi kendine vakit ayırma zamanı geldi Ceyda” dedim. 

Arkadaşlarımın önerisi ile bir yaşam koçu ile çalışmaya başladım. Ben ve benim gibi kendini ihmal etmiş kırklı yaşlarda bayanlardan oluşan bir toplulukla spora başladım. Babaannemin deyimi ile canlı ama taze olmayanlar topluluğuydu. Şaka bir tarafa ben ne kadar enerjisi az davranıyorsam yanımdaki arkadaşlarımda aynı benim gibiydi. Ve bizi çalıştıran yaşam koçu şu cümleyi her hareketten sonra tekrar ediyordu. “Haydi, bayanlar daha tutkulu, daha tutkulu.” 

Yaşam koçu bu kelimeleri tekrar ettikçe ben de “İnsan bir yandan mekik çekerken neden tutkulu olmalı” diye şikâyet ediyordum. Ama bir yandanda beni rahatsız eden neydi diye kendime soruyordum. Neden daha canlı, daha net, daha dinamik değilde tutkulu? Neden artık insanlar motivasyon kelimesi olarak çağrıştırdığı şeyler farklı olan bir kelime kullanmayı tercih ediyordu? Neden bu kelime eğitimlerde, televizyonda daha fazla kullanılıyordu? Yine aklımda bu sorular ve yüzümde ağrılarımdan kaynaklı acıklı bir gülümseme ile dersi bitirdim. Bir yandan eve yürüyerek gidiyor, bir yandan da irdelemeye devam ediyordum.

Spordan kasları ağrımış ve terli bir halde eve geldim. Güzel bir duş aldım. Duş almak iyi geldi, biraz yorgunluğum azalmıştı. Duş, yorgunluğumu almıştı ama kafamda dolaşan soruları almamıştı. Hatta duştan sonra bilincim açılmıştı. Soruları daha net sorar olmuştum. Türk Dil Kurumu sözlüğünü açtım ve baktım, “Tutku” kelime anlamı nedir diye. Üç açıklama vardı. 

1.  İrade ve yargıları aşan güçlü bir coşku; ihtiras.

Aklıma gelen ilk soru “İnsan irade ve yargısını aşan bir istekle nasıl doğru davranabilir?”

2.  Güçlü istek ve eğilimin yöneldiği amaç.

Aklıma gelen ikinci soru “İnsan isteklerini amaç yaparsa doğru ve yanlışı nasıl ayırt edebilir?”

3.  Aşırı düşkünlük.

Aklıma gelen üçüncü soru da “Aşırılıkla insan bu hayatta mutluluğa bir kapı açabilir mi?”

İnsanlar anlamını tam olarak bilmedikleri kelimeleri nasıl da çok rahat kullanabiliyorlardı. Peki, bu kelimeleri nereden öğreniyorlardı? Sosyal medyanın çok aktif kullanıldığı bu zamanda popüler olan kelimeler insanların günlük kullanımına çok çabuk giriyordu. Ve bu kelimenin anlamı nedir diye öğrenmiyor, sosyal medyadaki çağrıştırıcıyı kendisine tetikleyici yapıyordu. O his, o sahne, o istek kendinde oluşturduğu karşılık ne ise günlük hayatta o hisse denk gelen bir durum olduğunda benzer kelimeleri kullanıyordu. Peki, sosyal medyada kullanılan bu kelimeler tesadüfen mi seçiliyordu? Bu soruya evet tesadüf demek çok ciddi bir yanılgı olurdu. İşte insanların iletişimleri bu şekilde bozuluyordu. Algılamaları ve aktarmalarıda aynı yol üzerinden bozuluyordu. İnsan hissini tarif edecek kelimeyi bilemediğinden bu iletişim kazaları insanları toplamda zaman içerisinde mutsuzluğu ve başarısızlığı getiriyordu. 

Doğru soruyu sormak hem zihne, hemde insana iyi gelir. Bir kavramın gerçeğine ulaşmak ve hayatı o gerçekle şekillendirmek insanı üstünleştirir. Peki insanları bozmak, yanlışa ve mutsuzluğa yönlendirmek, yönlendirene ne kazandırır? Mutsuz insan bu histen çıkmak için irdelemeden yanlışa, doğru diyerek hareket edebilir. Buda insanları kolay yönetilir ve yönlendirilir yapar. 

O zaman bu kavramların gerçeği nedir peki?  Hiç kendimize sıkça kullandığımız kelimelerden azim ne demek diye sorduk mu? Cümle içinde kullanırken çok rahat telaffuz ediyoruz ama anlamını sorunca birden düşünmeye başlıyoruz. Mesela bir insanın hırslı olması ile azimli olması arasında nasıl bir fark var? Peki ya zekâ ne demek? Akıl, beyin ya da düşüncenin anlamlarını biliyor muyuz? Hiç düşündük mü, benim zeki kızım derken zekânın ne demek olduğunu? Kurnazlık ne demek mesela?

Kavramların altı boşaltıldıkça hayatımızı karmakarışık tanımlar sarmış. Kelimeleri anlamlarını bilmeden gelişi güzel kullanır olmuşuz. Her farkındalık çarpık gidişatın kırılma noktasıdır. Belki bu farkındalık da kelimelerin anlamlarını deşifre etme konusunda bir merak uyandırır. Böylece kelimelerin gerçek anlamlarıyla olaylar da doğru algılanabilir olur, doğru hisse denk gelen kelimeleri kullanmak da. Böylece Tutkulu değil azimli, sonuçlardan değil sebeplerden keyif alan hale geliriz.

***

Deneyimsel Tasarım Öğretisi geçmiş deneyimlerden yola çıkarak, geleceğimizi tasarlamaya yönelik stratejiler üreten bir bilgi topluluğudur.

İnsanın daha mutlu, daha başarılı, daha iyi ilişkilerinin olması için yöntemler sunar.

"Kim Kimdir" ile başlayan"İlişkilerde Ustalık" ve "Başarı Psikolojisi" ile devam eden programları insanların kendi dünlerine göre daha mutlu ve daha başarılı olmalarına katkı sağlar.

***

"Milyarlarca insan içinde,
'bir’ kişinin ne önemli olabilir ki?
Bunun cevabını, o 'bir' kişiye sorun!"
Yahya Hamurcu

***

Yorumlar

  1. Kullandığımız kelimeleri doğru tanımladığımızda bu sefer yaşam tarzını da doğru tanımlayamıyoruz. Mesela "iyi" ne demek? İnsan nasıl "iyi" olur? Nasıl bir davranış şekliyle yaşam tarzıyla "iyi insan" ünvanını hak eder? İyi kelimesini doğru tanımladığımızda bu soruların cevabını da doğru cevaplayamıyoruz.

    YanıtlaSil

Yorum Gönder